25.09.2013

Bir dostum için mutluluğun kısa tanımı...

Mutluluk ne kadar uçucuysa mutsuzluk da bir o kadar kalıcıdır insan hayatında. Mutsuzluğun kanınıza girmesine bir kez izin verdiniz mi; damarlarınıza zehir gibi sızar, tüm bedeninizi kaplar ve temizlenmesi çok uzun zaman alır. Küçük hayatlarımızın herhangi bir evresinde bizi kıskıvrak yakalar, kurtulmaya çalıştıkça daha da içine batarsınız. Zaman içerisinde onunla yaşamaya o kadar alışırsınız ki, bir de bakmışsınız en iyi dostunuz olup çıkıvermiş. Sık sık kavga edip, bir ayrılan bir barışan sevgililer gibi ne onunla yapabilirsiniz ne de onsuz. Uyumaya çalışırsınız uyutmaz, gülmek istersiniz ağlatır… Yalnızlıkla iyi dosttur kendileri, sizi de bu dostluğa ortak ederler. Her şeyi anlamaya çalışırken kaybolur gidersiniz. En iyisi hiçbir şeyi anlayamadan yok oluşa bırakmaktır belki de kendini.

Uzaklara özlem duyarsın mutsuz oldukça. Hiç görmediğin şehirlerde, ilk kez göreceğin deniz kenarlarında uzun ve sessiz yürüyüşler hayal edersin. Belki biraz da yağmur yağar. Islak toprağın kokusunu duyarsın. Bir anneyle küçük kızı gelir karşıdan. Yanından geçerlerken küçük kız sana gülümser. İçinde bir şeyler kıpırdar mutluluğa dair. Gök gürler, yağmur hızlanır. Kendi içine geri dönersin.

Bugün, anneannemin yüklüğünü düzenlerken çocukluğumun mutlu günlerine geri döndüm. Bir anda gözümün önüne geliverdi yıllar sonra. Saklambaç oynarken içine saklandığım dolaba bakarken aradan geçen yıllar içinde neler yaşadığımı da bir çırpıda hatırlayıverdim. Daha dünmüş gibi çığlık çığlığa kahkahalar atarak burada tepinişim… Çarşaflara sarılı halı rulolarının arasından sarkan bir kumaş parçası tanıdık geldi. Ben çocukken, anneannem de henüz orta yaşlı bir kadınken, bize geldiğinde elinde taşıdığı, eskilerde pek moda olan torba çantaydı. Yeşil kahve çiçek desenli naylonsu kumaşı elime alıp özlemle kokladım belki geri dönerim diye. Nitekim öyle de oldu. Bir anlığına da olsa mutluluktu işte yaşadığım. İlerde yaşlı bir kadın olacak kadar yaşarsam eğer, yine bunları anımsayarak gülümsemek isterim. Seçim benim; mutluluk ya da hüzün...  
Aslında işin sırrı, ikisinin arasındaki çizgiyi doğru çizebilmekte saklı. İçlerinden biri sınırı geçerse savaş başlar. Geriye sadece yıkık dökük bir sen kalır. Bunun içindir ki, insan kendini bazı yalanlara inandırarak hayatını sürdürüyor ve tamamlıyor. Hayat büyük bir yalan, asıl gerçek bu!... Ne yazık ki bunu biliyoruz hepimiz ve bununla yaşamak zorundayız. Hiç kimse uyanmak istemez bu yalan rüyadan. Çünkü uyanırsak incinir ve yalnızlıktan payımızı alırız.

Mutluluk, şimdiyi yaşayabilmekteki hünerde gizli. Ne kadar hünerliysen o kadar mutlusun hayatta. İnsan doğasındaki en büyük özellik doyumsuz olmasıdır. Bu yüzden asla şu an yaşanmaz. Ruhumuzda, hep içinde bulunulan durumdan daha iyisine, daha ulaşılamaz olanına duyulan açlık vardır. Bazı şeyler kovaladıkça kaçar. Mutluluğu kovalamayın, sarılın ve kollarınıza alın. Şimdi!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İLK ARABAM

Gelir gelmez Sorardım en masum halimle... İşten yorgun argın dönen babama, Bir araba çizer miydi bana? Sevecenliğiyle şöyle bir baka...