21.08.2014

Başlangıç ve Son

"Bu" günü yaşarken, aynı noktada yarını yaşamak da mümkün olacak mı diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Toplumun içine sürüklendiği bilinmezlik duygusu, cehalet, saygısızlık, aynılaşma (benim deyimimle fabrikasyon bir nesil) yani kısacası insanı insan eden her türlü duygudan yoksunlaştırma projesi için kıyasıya savaşan bir dünya düzeni içinde yarın nereye savrulacağımızı bilemeden yaşamak zor. Bizim için olan her şey bize giderek yabancılaşıyor ve bunu kendimize yapan yine biz insanlarız. Evrendeki özel varlıklar olarak düşünebildiğimiz, iyi ile kötüyü ayırt edebilecek kapasiteye sahip olduğumuz halde üşendiğimizden midir nedir bir türlü iyileşemiyoruz. Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalanmışcasına kıvranıp dururken bir adım öteye gidilebilir mi? İçinde bulunduğumuz toplumsal çıkmazın nedenlerini doğru tespit etmediğimiz sürece, bu devran böyle dönüp gidecek. Her gün kanamaya devam eden yaralar git gide büyüyecek, yaşamın özüne varamadan yok olup giden nesiller haline geleceğiz. Bir an olsun, sadece kendimizi kurtarmanın yollarını aramadan biraz daha geneli kapsayan sorumluluklar üstlenmeyi denesek ne olur? Çıkarları için kainatın ezgisini susturmaya çalışan, yörüngeleri değiştiren, dünyayı insana - insanı dünyaya düşman etmeye çalışan tüm çabalar, belli bir sınırı geçemiyor hala. O sınır; özgür beyinlerin, aydın inanışların başladığı yerdedir. Su gibi berrak ve apaçık ortada aslında her şey. Yeter ki gözümüzü açıp etrafımızda olup biteni anlamak isteyelim. İstemekle başlıyor yaşam... Sonunu mutlu yazmak hepimizin elinde...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İLK ARABAM

Gelir gelmez Sorardım en masum halimle... İşten yorgun argın dönen babama, Bir araba çizer miydi bana? Sevecenliğiyle şöyle bir baka...