9.10.2014

Kişiye Özel Bir Yazı

Yolculuğunuzun kilit noktalarında bazı insanlar vardır. Hayatınızda oldukları için mutlusunuzdur. Size anlam katarlar. Anlamınızı anlamanıza yardımcı olurlar belki de. Benim yolculuğumda olan, çok önemli  birkaç kişiden biri için yazdım bugün bu yazıyı. Hayatın zamansızlığını bildiğimden, henüz yazabiliyorken yazmak istedim çünkü. 

İlk karşılaşmamızdaki nezaketi ve içtenliği, kendisini tanıdığım yıllar boyunca hiç değişmedi. Çevresine olduğu kadar kendisine de duyduğu saygıdan dolayı olsa gerek, hayata karşı naif bir duruşu var her zaman. Kırıcı olmaktan kaçındığı kadar kırılgandır aslında. Derin düşünceleri, engin bilgileriyle birleştiğinde bize kendi üslubuyla ve ustaca anlattığı her şeyi dinlemek büyük bir keyif . 

En sevdiği çiçek her ne kadar zambak olsa da, asla unutamaz annesinin bağ evinde yetiştirdiği o muhteşem güzellikteki devasa begonvili. Belki bu yüzdendir kendisinin yaşadığı şehirde iklimi hiç elverişli olmasa da, inatla ve inançla bir begonvil yetiştirme isteği. İlk kez ondan duydum reçelin kirece yatırılarak yapılabileceğini. Hasan Tahsin'in gerçek adının Osman Nevres olduğunu da. Halikarnas Balıkçısının hayat öyküsünü ondan dinlemek ayrı bir zevkti. Badem ağaçlarının mis gibi kokusunu duyduk çocukluk anılarında. Öylesine içten anlatır ki; gökyüzü bile üşenmez, her gece üzerine serilir tüm yıldızlarla. Bir erkeğin annesine duyduğu tarifsiz bağlılık sarar içinizi. Sevginin yalınlığını, uçsuz bucaksız sınırlarını tanırsınız coşkuyla anlattıklarında. İki tarafı ağaçlarla bezeli uzun bir yolda yürürüz kimi zaman. Bazen de Ay Işığı Sonatı'nın hikayesinde geziniriz merakla. Onunla yola çıktığımızda ise, biliriz yolun sonuna kadar ne olursa olsun bizimle birlikte olacağını.

Bir öğretmen olsaydı eminim ki aydınlık bir nesil, başarılı insanlar kazandırırdı dünyaya. Öncelikle, baş harfi "saygı" ile başlayan kelimeler öğretir; hayatı sorgulayan, kendisine inanan, güçlü kişilikler yetiştirirdi. 

Bu blogu açma fikri de kendisine aitti. Yıllardır yazmamış olmanın verdiği eksikliği anımsattı bana. Hiç kimse okumasa da kendim için yazmamı öğütledi. Her gün yazmasam bile, illa ki aklının bir kenarındayım okumak için, ya yazmışsam? 

Hayat, dostça bir dokunuşla daha anlamlı. Belki telgrafın tellerine kuşlar konar,  kuştan korkan da darı ekmez... Sizin anlamınız, yeriniz, değeriniz bambaşka. Bu duygu, bizde asla değişmez...Telaşlısınız desek de, sizi ofise elinizde poşetlerle giriyorken seviyor gibi gözüksek de :) , anlatmaya çalıştığım nedenlerden dolayı da sevmekteyiz. İyi ki varsınız, hayatımızda hep var olun.

Sevgiyle ve bizimle kalın...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İLK ARABAM

Gelir gelmez Sorardım en masum halimle... İşten yorgun argın dönen babama, Bir araba çizer miydi bana? Sevecenliğiyle şöyle bir baka...